### Gürültü!

Evrenin o uçsuz bucaksız kenarında, eriyen boyutsal duvarlardan çıkan sonsuz düşmanlara karşı şiddetli bir savaş tüm kozmosu kaplamıştı. Ve bu savaş alanının ortasında…

“Sinir bozucu,” diye düşündü Gölge Hükümdarı Sung Jinwoo, kara bir enerjiyle örtülmüş, Dünya’ya bakarken gülümseyerek. “Oğlumun kendini Ejderha Kralı’nın varisi ilan etmesi akıl almaz.”

Bir çocuğu yetiştirmek gerçekten de sonsuz bir öngörülemez olaylar dizisiydi. Kim hayal edebilirdi ki…? Gölge Hükümdarı’nın oğlu bir gün Yıkım Hükümdarı’nın varisi olacağını ilan edecekti. Kuşkusuz, buradaki büyük varlıkların hiçbiri böyle bir geleceği tasarlamamıştı. Suho’nun kararı, çok büyük bir kumar ve belirsizlikti. Ancak…

[Bundan emin misiniz?]

[Yıkım Hükümdarı güvenebileceğin biri değil.]

[Öncesinde, ilkel karanlıktan doğan Hükümdarların uyanışı uğursuz bir işaret.]

[En kötü senaryoda, savaş sırasında içeriden bir düşman yetiştiriyor olursun.]

Sung Jinwoo, Hükümdarların endişeli sözlerine yalnızca omuz silkerek karşılık verdi.

“Eee, ne yapabilirim ki? Bu oğlu’mun kendi kararı, bu yüzden bir baba olarak onu desteklemek zorundayım.” diye düşündü Sung Jinwoo, endişeleri bir kenara koyarak oğlunun seçimine saygı göstermeye karar verdi.

“Tabii ki, hala başka etkenler var ama bir kez de olsa baba gibi davranmalıyım.” diye ekledi. Dikkatlice düşündüğünde, bu aslında kötü bir seçim değildi.

“Hayır, işler yolunda giderse faydalı bile olabilir.” dedi. Hükümdarlar da Sung Jinwoo’ya belirli bir ölçüde katıldılar.

[Bu doğru.]

[Ölen Hükümdarların güçlerini ne kadar çok kişi miras alırsa, güçlerimiz o kadar büyür.]

[Hükümdarlar ilkel karanlıktan doğmuş olsalar da, dış evrenden gelen düşmanlarla savaşmak söz konusu olduğunda yine de bizim yanımızdalar.]

[Tabii ki, temel yıkım arzusunu çok fazla değiştirmeyecekler, ama oğlun o içgüdüyü kontrol edebilirse…]

“Yeter konuşma.”

“Yine geliyorlar.” dedi Sung Jinwoo, ileri açılan başka bir çatlağı fark edince soğuk bir gülümsemeyle.

[Herkes, savaşa hazırlanın!]

[Yeni bir kapı belirdi!]

[Tüm kuvvetler, saldırıya geçin!]

Hükümdarların komutuyla gökyüzünün Ordusu hücuma geçti. Parlak kanatlar açıldı. Işıltı güçleri ve Dış Tanrılar çatıştı. Ve Sung Jinwoo, damak kenarlarındaki keskin dişlerini göstererek Hükümdar’ın Alanı’nı serbest bıraktı.

“Yükselin, hepiniz.”

Vuuş!

[Lejyon Komutanı Beru! Bu sefer öncü birliği biz alacağız!]

[Hayır! Lejyon Komutanı Igris! Beni takip edin!]

Kralın komutuyla, yaralarından siyah buhar yükselerek iyileşen ölüm askerleri savaşa aktılar.

[Hadi!]

[Hükümdarın kutsaması bizimle!]

Gölge’nin kutsaması sürdüğü sürece, yaralanabilir ama asla öldürülemez bir ölümsüz ordu idiler.

[Kyaaaaaaaaaaaaa!]

Uçsuz bucaksız evrende, ölümsüz ordu Gölge Hükümdarı’nın derin ve geniş gölgesinde gök gürültüsü gibi kükredi. O savaşın ortasında Sung Jinwoo uzaklarda yalnız savaşan oğluna döndü ve mırıldandı.

‘Suho. Oğlum.’

‘Kararına saygı gösteriyorum. Ama Ejderha Kralı’nın varisi olmaya karar verdiğine göre…’

‘Daha güçlü olmalısın.’

‘Daha da güçlü olmalısın.’

‘Ejderha Kralı’nın Sınavı.’

Bu sadece basit bir görev değildi. Antares’in arzusu ile Sung Suho’nun hedefi uyumlu olduğu için mümkün olan karşılıklı bir anlaşmaydı. Aynı zamanda, eğer çıkarları bir gün çatışırsa dengenin anında bozulabileceği tehlikeli bir anlaşmaydı.

‘Suho, eğer Ejderha Kralı’nın Sınavı’nı başaramazsan, o seni sonunda yutmaya çalışacak.’ Sung Jinwoo dişlerini sıkarak oğlunun geleceği için endişelendi ve ona dua etti.

‘… Bu yüzden.’

‘Güçlen Suho.’

‘Güçlen ve Ejderha’yı kendin yut.’

‘Hayatta kalmak için, avcı olmalısın, av değil.’

‘Çünkü sen bir Avcısın.’